MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİMİN ÜLKEMİZDEKİ ÖNEMİ

İnsanlığın ilerlemesinde ve ülkelerin ekonomik ve teknolojik olarak gelişerek büyümesi için gelişmiş bir sanayiye ihtiyaç vardır. Gelişmiş sanayide ancak ülkedeki mesleki ve teknik eğitimin seviyesiyle mümkündür.
Mesleki ve teknik eğitim, bireyin tercih ettiği bir mesleki alandaki faaliyetleri etkili bir şekilde yürütebilmesi için gerekli bilgi, beceri, davranış ve tavırlarla ilgili kabiliyetlerinin geliştirilmesini amaç edinen eğitim şekli olarak tanımlanabilir.  
 
Eğitim, bireye tanınan ve bireyin toplumsal ve kültürel gelişimini sağlayan doğal bir haktır. Birey aldığı eğitim sonucu çevresini algılama ve sorgulama yeteneği kazanırken varlığını sürdürme olanağına sahip olmaktadır. Ancak zaman içinde mesleki ve teknik eğitimin bireysel gelişim amacından öte mesleki eğitimin iş yaşamı ile bütünleştirilmesi gerekliliği öne çıkmıştır.
 
Türkiye, uluslararası alanda yaşanan ekonomik, toplumsal ve kültürel değişimlere yönelik ve Avrupa Birliğine üyelik sürecinde mesleki ve teknik eğitim alanında yeni uygulamalar başlatmıştır. Bunların başında hukuki düzenlemeler, kurumsal değişimler ve çeşitli projelerin hayata geçirilmesiyle Avrupa Birliğinin mesleki ve teknik eğitim politikaları ülkemiz için mesleki ve teknik eğitimin güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması hedef edinilmiştir.
 
Ulusal ve evrensel düzeyde meydana gelen değişiklikler meslekî ve teknik eğitimi de etkilemektedir. Değişimin meydana getirdiği sonuçlar bir bakıma gereksinimlerin ortaya çıkışının bir göstergesi durumundadır. Özellikle geri kalmış ve gelişmekte olan bir çok ülkede işsizlik sorunu bunlar arasında yer almaktadır.
 
Sanayi ve teknolojide gelişmiş kabul edilen ülkelerin gelişmişlik kriterleri; nüfus artış hızı, okur-yazar oranı, kişi başına düşen milli gelir, kişi başına düşen sağlık ve eğitim  harcamaları,  büyüme hızı, ortalama ömür, enflasyon ve işsizlik oranları gibi parametrelerdir. Elbette bu oranların ülke içerisinde eşit dağılımları da önemli bir ölçüttür. Diğer bir kriter de ortaöğretim içerisindeki mesleki ve teknik eğitim oranlarıdır. Avrupa bölgesindeki ülkelerde  bu oran, % 70 mesleki ve teknik eğitim, % 30 akademik (lise eğitimi) şeklindedir. Gelişmekte olan ülkeler kategorisinde yer alan ülkemizde ise bu oran tam tersi istikamette, % 30 mesleki ve teknik eğitim, % 70 akademik eğitim şeklindedir.

Elbette ki sadece oransal hedefleri tutturmak yeterli değildir. Zira mesleki eğitimde gelişmiş ülkelerdeki % 70 lik oranı tutturacağız diye mesleki eğitim veren kurumları öğrencilerle doldurmak çözüm değildir. Önemli olan mesleki eğitim kalitesini artırmak ve mezunlarına aldıkları teknik eğitim karşılığında iş imkanlarını sunmaktır. Ayrıca mesleki ve teknik eğitim almış bireylerin gerek yüksek eğitim, gerekse serbest olarak çalışabilmesi önündeki engeller kaldırılmalıdır.
 
Bu engellerin ortadan kaldırılması için şunlar yapılmalıdır.

-          Mesleki eğitime yönlendirme aşamasında bireylere danışmanlık ve bilgilendirme hizmetleri verilmelidir,

-          Mesleki ve teknik eğitim atölye, laboratuar ve yeterli donanımlar ile güçlendirilmelidir,

-          Mesleki ve teknik eğitim sürecinde yeterli süre eğitimi yapılan meslek ile alakalı , çalışma hayatı pratiği için staj çalışmaları yaptırılmalıdır,

-          Mesleki ve teknik eğitim alan bireylerin çalışma hayatında üretime katkı sağlayabilmesi için kendi işlerini yapmalarına yardımcı olunmalıdır,

-          Mesleki ve teknik eğitim alan bireylere aldıkları eğitim ile orantılı görev,yetki ve sorumluluklar verilmelidir,

-          Mesleki ve teknik eğitim alan bireylerin kendi mesleklerine yönelmeleri ve devam etmeleri için özendirici çalışmalar yapılmalıdır.

Yukarıda değinmiş olduğumuz ülkemizde mesleki ve teknik eğitimde yapılması gerekenler konusu ile alakalı Meslek Yüksek Okullarımızdaki eğitim ve mezuniyet sonrası sorunların analizini yapacak olur isek;
 
Meslek Yüksekokulları (M.Y.O.) orta öğretimden sonra 2 yıl süreli T.C. Üniversitelerine bağlı olarak ön lisans eğitimi veren, üniversitelere bağlı okullardır.  Bugün için toplam 641 M.Y.O. var. Ancak bunların içinde faal olanların sayısı 580’dir. 60’ın üzerinde M.Y.O. ise yasal olarak, -kâğıt üzerinde- var ancak fiili kuruluşunu gerçekleştirememiş, faaliyeti yok. M.Y.O.’lara 2008–2009 eğitim-öğretim yılında ikinci öğretim ve açık öğretim dahil kaydolan öğrenci sayısı 357.544, okuyan öğrenci sayısı 879.275. Bu rakamlara göre örgün yükseköğretimde okuyan öğrencilerin %30’u  meslek yüksekokullarında. Dünyada belli başlı ülkeler ortalamasının %28 olduğu dikkate alınırsa Türkiye, yükseköğretimde mesleki eğitim öğrenci oranı bakımından iyi bir konumda. Ancak eğitim kalitesi açısından iyi demek ise maalesef mümkün değil. M.Y.O.’larda öğrenci başarı düzeyi çok düşük. Kabaca kayıtlı öğrencilerin üçte biri mezun olurken, yarısının başarısızlık nedeniyle okulla ilişkisi kesiliyor, beşte biri ise kendi isteğiyle mezuniyet sonrasını düşünerek okulu bırakıyor. Bu başarısızlık tablosunun arkasındaki gerçekleri gelin birlikte öğrenelim.

1. Meslek Yüksek Okullarına gelen öğrencilerin bilgi seviyesinin düşüklüğü,

2. Yerleşim yeri, alt yapı ve kaynak yetersizliği,

3. Öğretim elemanlarının -sayısal ve pedagojik- yetersizliği

4. Mezunlarının görev-yetki-sorumluluk sorunları,

5. Kamuda ve özel sektörde istihdamın yetersizliği,

6. Mezunlarına meslekte ilerleme ve lisans tamamlama olanaklarının yetersizliği,

Yukarıdaki sorunlara ek olarak bu okulların nitelikli ve deneyimli idari personel problemlerinin olması; iş dünyası ile sağlıklı ilişkiler kurup işgücü piyasasının taleplerine uygun nitelikte mezun yetiştirememeleri; M.Y.O. yöneticileri ve öğretim elemanlarını bunaltıyor, mezunlarını ise kimliksiz,görev ve yetkileri belirlenmemiş, ne yapacağını hangi yöne ilerleyeceğini bilmeyen eğitimli bireylere dönüştürüyor.  (sevketgoluk.blogspot.com)
 
Halbuki M.Y.O.’lar ülkemiz mesleki eğitiminde çok önemli rol oynayabilir. Örneğin ABD ve İngiltere gibi ülkelerde M.Y.O.’lar (Community College), gençlerin ve yetişkinlerin kısa-uzun süreli mesleki eğitiminde ve yaşam boyu öğrenme sürecinde temel role sahipler. Ülkemizde de M.Y.O’lar, işgücü piyasası ihtiyaçları doğrultusunda yörenin beceri açığını ve nitelikli ara eleman ihtiyacını giderecek kısa ve uzun süreli eğitim programlarını başarı ile uygulayabilir, işgücünün istihdam edilebilirliğini yükseltebilirler. Yapılması gereken M.Y.O.’lara başta Siyasi Yöneticiler olmak üzere, YÖK, üniversiteler, mülki idareler ve iş dünyasının sahip çıkması, sorunlarının çözümüne yardımcı olması.
 
 
Türkiye’de mesleki eğitimin ve eğitimli, becerili, meslekli işgücünün önemi daha da artmaktadır. Mesleki eğitim, akademik eğitim kadar önemli hale gelmektedir. Mesleki ve teknik eğitimde bir değişim ihtiyacı vardır. Temel beceriler, yetkinlikler ve bunları en iyi öğrenme şekilleri ve eğitim sistemleri bilgi toplumunda sürekli değişmektedir. Artık işgücü daha iyi temel eğitim almak, daha çok ve yüksek becerilere sahip olmak, çalışma hayatı boyunca birden fazla mesleğe sahip olmak ve bunlarda uzman olmak, bunun için de sürekli öğrenme alışkanlığına sahip olmak durumundadır. Bu durum meslek liselerinde ve meslek yüksekokullarında eğitimin kalitesinin yükseltilmesini, daha güçlü bir formel eğitim ve temel beceri eğitimini gerektirmektedir. Kısaca, eğitim sistemi değişen koşullara ayak uydurmak durumundadır.
Mesleki ve teknik eğitimin cazibesinin artırılmasına yönelik kamuoyunu bilgilendirme çalışmaları ve iletişim kampanyaları daha etkin kullanılmalıdır. Mesleki ve teknik eğitim sistemini tanıtan, teşvik eden kampanyalara da ihtiyaç vardır. Bu konuda T.B.M.M., M.E.B., Y.Ö.K., Üniversiteler, Meslek Odaları, Sivil Toplum Kuruluşların daha etkin rol üstlenmeleri gerekir.

Şevket Gölük - Yazar


Not: 28.01.2013  tarihli Tim İnşaat Haber Dergisinde yayınlanmıştır. ( Sayı:39 ) Makale sahibinden izinsiz ve adres-yazar ismi belirtilmeden hiç bir yerde yayınlanamaz. 
 
 
 
 
 
 
 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PROJE YÖNETİMİ

BALIK TUTMAYI ÖĞRENMEK